Blog

Çocuk mu Kalsaydık?

08.12.2013 17:06
Küçükken tek korkumuz annemizin bizi azarlamasıydı. Tek kaygımız arkadaşımızla oynayacağımız bir oyuna yetişememekti. Tek çekindiğimiz şey öğretmenin bizi herkesin içinde küçük düşürmesiydi. Polis olmak isterdik, doktor, hemşire, asker, futbolcu, manken, şarkıcı… Ne kadar sevimli korkularımız, ne güzel isteklerimiz vardı… Bir de şimdi bak hayatına; arkadaşlarımızın bile bizden daha iyi olmasından korkuyoruz, oysa ne kadar cömerttik küçükken. Bir oyuna yetişememek kadar basitken kaygılarımız; şimdi herkes bizi sevsin, en iyisi biz olalım istiyoruz. Öğretmenin azarlamasından çekinmek kadar sevimliyken çocukluğumuz, kılık-kıyafetimizden, paramızın azlığından çekiniyoruz. Polis, öğretmen olmayı isterken, aşık olmayı, sevilmeyi istiyoruz… Boşverin arkadaşlar, birkaç yıl daha çocuk kalalım, seneye de büyümeyiz.

 

Atelofobi

10.10.2013 20:38

Yeterince iyi olamamak... Ne müthiş bi korku ama değil mi? Bütün yaratıkları üzerimize salsalar yinede böylesine korkamayız bence. Neden böyleyiz peki? Kendimize ait korkular mı bunlar sence? Aslında hiçbirimizin yeterince iyi olamama gibi bi kaygısı yok canım. O korku ailemizde, arkadaşlarımızda ve hayatımızın içinde olan herkeste var. Yani bizden başka herkeste var.. Şöyle örnek vereyim o zaman daha rahat anlarsın;
''İyi bir meslek kazanamama korkun aslında sana değil, ailene ait. Sırf ailen iyi bir meslek kazanamamandan korktuğu için sende korkuyorsun. Aslında iyi bir mesleğe ihtiyacın yok. Rezil olma korkun aslında sana değil, arkadaşlarına ait. Sen rezil olmaktan korkmuyorsun ki. Arkadaşların senin yüzünden rezil olmaktan korkuyor, dolayısıyla senden rezil olmaktan çekiniyorsun.''

 

Oysa sen çok cesursun.. Ama çevrendekiler korkak olduğu için sen cesur olduğunu farkedemiyorsun. Senin iyi bir mesleğe değil de, sevdiğin bir mesleğe ihtiyacın var oysa ki.. Aslında sen denemek istediğin şeyleri denemeye utanmazsın ama, arkadaşların yüzünden yapamıyorsun. Ne bileyim, insanların suratına gülümseyerek şarkı söylemeye kalksan hemen bir arkadaşın girer koluna ''Sen napıyosun ya manyakmısın?'' diye tepki verir. Oysa ne güzel şarkı söylemek, ne güzel insanlara gülümsemek.. Ya da ailene ''Ben şair olmak istiyorum mühendis değil.'' desen ''Sonra fakirlikten ağzın kokacak ama!'' diye tepki gösterirler. Oysa ne güzel şiir yazmak. Düşünsene, bir çay ve simitle başlıyorsun sabah, ve ertesi sabaha kadar tek işin kelimelerle istediğin kadar ve istediğin gibi oynamak.

 

Kafanı karıştırmak istemem dostum. Bu güne kadar hep onlar seni susturdu ve durdurdu. Bu sefer sen onları sustur ve ''İstediğimi yapacağım, ne derseniz deyin.'' de. Sonra istediğini yap. İlk defa kendi istediğini yap. O zaman yeterince iyi olamama gibi bir kaygın olmadığını göreceksin. O uçuk kaçık hayallere değilde, daha nezih daha ''senin'' bir hayat yaşamak istediğini göreceksin. Ve unutma; ''İyi olmak için değil, istediğin olmak için varsın.''

Tumblr İnsanı?!

08.10.2013 19:10

Bir kaç dakika önce bu gönderiyi gördüm ve çok rahatsız oldum. Rahatsız olma sebebim Tumblr kullananlar veya Tumblr'a çok değer verilmesi değil. Rahatsız oldum çünkü böyle düşünen insanlar kendilerini acizleştiriyorlar. Bak, Tumblr'ı küçümsemiyorum. Gerçekten çok farklı bir ortam, gerçekten. Daha önce hiç bilmediğim, ve düşünce tarzımı değiştiren bazı şeyler öğrendim Tumblr'dan. Pasif bir öğretmen gibi düşün Tumblr'ı. Sende öğrencisin, ve Tumblr sana sadece özgür düşünce ortamı sağlıyor. Sende bu ortamda istediğin gibi düşünebildiğinden öğrenebileceğin ve paylaşabileceğin şeyler sınırsızlaşıyor. Fakat güzel arkadaşım, sen bu ortamda ''Tumblr insanı küçümsenemez, Tumblr insanı şöyledir, Tumblr insanı böyledir'' diye teneke tıngırdatırsan bu ortamda boş yere gürültü yaparsın. Senin taş attığın kuyuya 3-5 kişi daha atlar ve bu böyle devam eder. Sonuçta ne mi olur? Sen bu özgür düşünme ortamındaki herkesi o taş attığın kuyuya doldurmuş olursun. Dolayısıyla Tumblr artık özgür düşünce ortamı olmaktan çıkar. Artık Tumblr insanı dediğin o birbirine saygı duyan ve özgür düşünmeye çalışan arkadaşlar senin doldurduğun kuyudan çıkamadıkları için özgür düşünemezler.

 

Bir de, Tumblr senin için çok şey ifade ediyor olabilir. Benim içinde öyle.. Fakat canım benim, senin koskoca bir hayatın var. Ve o hayatın ne kadar berbat, yorucu ve utanç verici olsada, yaşamak zorundasın. Ama senin iyiliğin için söylüyorum; Tumblr'a bu kadar takma kafayı. Paran yoksa git kütüphanede oku kitabını ya da ödünç al arkadaşından. Jack Daniel's içemiyorsan çay iç. Fotoğraf makinen yoksa resim çiz. Enstruman çalamıyorsan sesin kötü olsada şarkı söyle. Sevgilin yoksa arkadaş edin... Ben oturup saatlerce yazsamda sen görmek istemediğin şeyi görmezsin canımın içi.. Ama sana söylüyorum bak, hayatını tek bir şey üzerine kurmaya çalışma. Şöyle düşün bir masa tek ayak üzerinde mi daha dengede durur yoksa 4 ayak üzerinde mi? Hayatını dengede tutabilmek için daha fazla ayağa ihtiyacın var...

Platon - Devlet

07.10.2013 17:18

Platon deyince zaten çok eski bir eser olduğu aşikâr. Fakat marifeti eski olmasında değil, aşağı yukarı 2400 yıldır okunuyor ve hala insanlara ders verebiliyor. O kadar evrensel bir eser ki her ırktan, her düşünceden ve her dinden insanı etkileyebiliyor. Bende çoğu yerden, hatta neredeyse her kelimesinden etkilendim. ''Yahu felsefe işte saçma sapan şeyler vıdıvıdı'' diyebilirsin, ama bazı yerleri öyle bir yazmış ki adam, resmen ruhunu tokatlıyor. Bir anda kafanı kitaptan kaldırıp etrafa bakıyor, bi durup düşünüyorsun. ''Ulan herif doğru söylüyor aslında'' diyor bir kaç dakika kafa yorduktan sonra devam ediyorsun okumaya. Bak mesela etkilendiğim bir yer:
 

''Sana söyleyeyim ki Socrates, bir insan ölüme doğru gittiğini fark ettiğinde daha önce hiç aklına gelmeyen düşünceler ve kaygılarla dolar kafası. Öte dünyaya dair hikâyelere ve burada günah işleyenlerin orada nasıl ceza çekeceğine o güne kadar gülen insan bile ''Ya bunlar
doğruysa?'' şüphesiyle ıstırap çekmeye başlar. İhtiyarlığın verdiği güçsüzlüğü bir yana koyalım, insan şimdi kendisini öte dünyaya daha yaklaşmış gördüğünden bu fikirler daha da belirginleşir. İnsan şüpheyle, kaygıyla ve dehşetle dolar ve kimseye kötülük yapıp yapmadığını
düşünmeye, hesap etmeye başlar. Ömrünün defteri kendisine kötülüklerle dolu bir hesap gösteriyorsa eğer insan, bir çocuk gibi uykularından korku içinde tekrar tekrar uyanır. Günleri, gelecek kötülükleri beklemekle işgal olunur. Oysa hiç haksızlık etmediklerini bilenlere,
Pindar'ın da söylediği gibi, ''ihtiyarlık günlerini besleyen tatlı bir umut'' eşlik eder. Hayatını adaletle ve dindarlıkla geçirmiş birisi için şair ne güzel söylemiş: ''İnsanın yüreğini neşelendiren ve ömrünü besleyen tatlı bir refakatçi, fanilerin değişken zihninin hakimi, yoldaştır umut!''
Ne güzel ve hayran olunası bir söz! İşte bu nedenle para kazanmaya değer veriyorum ama herkes için değil, iyi insanlar için. Kasıtsızda olsa kimseyi aldatmamak ve kimseye kötülük yapmamak, tanrıya kurbanlar sunmak ve insanlara para konusunda borçlu kalmamak,
böylece öte dünyaya korku içinde gitmemek için para önemli. İşte bu konularda varlık sahibi olmanınpayı az değildir. Paranın başka çok yararları da vardır. Ama bunu diğerlerinin karşısına koyduğumda Socrates, duyarlı bir kişi için zenginliğin en büyük yararı budur derim.''
 
Kitabı elime alalı 10 henüz dakika olmamıştı ve burası bana tokat etkisi yapmıştı. Dakikalarca kendimi sorguladım. ''Ulan bu kitap baştan sona böyleyse kitap bitmeden kafayı yerim herhalde'' dedim ve biraz tereddütle okumaya devam ettim. Ama kafayı yedirtmek yerine birşeylerin farkına varmamı, çoğu zaman göremediğim bazı değerleri görmemi, ''ideal devlet'' düşüncesinin kafamda yeniden oluşmasını ve siyasetten bir kez daha nefret etmemi sağladı. Açıkçası üniversite sınavına hazırlanmam gerektiğinden, böyle bir anda düşüncelerimi değiştirecek bir kitabı okumaktan pişmanlık duymak istedim. Ama ''Adam olmak daha önemli oğlum, boşver oku sen'' diye kendimi avutmaya çalışıp okumaya devam ettim. Umarım adam olmak daha önemlidir Platon, yoksa annenin kulakları çınlatırım.
 
Felsefenin zararlı olmadığını düşünüyorum. Fikir yürütmek robot gibi işlem yapmaktan iyidir. Platon ''Gözlemle,dinle,sus,az yargıla,çok sor!'' demiş. Felsefe yapmak için çok sorgulamak gerek zaten. Tabi sormaktan kastı başkasına sormak değil, kendine sormak olsa gerek. Çünkü ''Kendini bilmek ruhunu bilmektir.'' diye bir sözü daha var. Eğer o sözü de doğruysa ''Mutluluk bilgi ile kazanılır.'' sözüne bağlarız durumu. Biraz karmaşık olacak gibi ama olayı toparlamaya çalışırsak şöyle bir şey çıkacak ortaya: ''Çok sorarak kendimiz hakkında bilgi ediniriz, mutluluk eğer bilgi ile kazanılıyorsa, ne kadar çok bilirsek o kadar mutlu oluruz. Öyleyse kendimizi ne kadar sorgularsak o kadar mutlu oluruz.''
 
 Cümleyi ne kadar toparlayabildim bilemiyorum ama, Platon'un Devlet kitabını okuduktan sonra kendimi toparladım sanırım. En azından kendimi sorgulamayı öğrendim. Sınav öncesi kafam biraz karışmış olabilir ama, inanıyorum ki bir kaç yıl sonra üniversite kazanamayıpta işsizlikten evde otursam bile insanlar ''Doktor - mühendis olamadı ama adam oldu.'' diyecekler. Yani, umuyorum öyle derler.

Anket

Sence yazmaya devam etmeli miyim?

Kesinlikle! (33)
83%

Kendini biraz daha geliştirebilirsin bence. (4)
10%

Bu işi beceremiyorsun. (3)
8%

Toplam oy: 40